11 yaşındaki Betty June Binnicker ve en yakın arkadaşı 7 yaşındaki Mary Emma Thames, Güney Carolina'da yaşadıkları muhitte her gün buluşup dışarıda dolaşarak oyun oynuyorlardı. Bir gün yine her zaman olduğu gibi oyun oynamak üzere ailelerinden izin alarak okuldan geldikten sonra buluştular. Aileleri akşam hava kararıncaya dek dışarıda birlikte olan kızları için hiç endişelenmiyorlardı, ta ki saat dokuz olana kadar. Havanın buz gibi olduğu o mart akşamı, Betty ve Mary bir daha evlerine dönemediler.
Aileleri birbirlerinin evlerinde olduğunu düşündüler fakat durumun böyle olmadığını anladıklarında ters giden bir şeyler olduğunu fark ettiler. İki aile anlaşarak kızlarını aramak için seferber oldu. Çevredeki tüm evlere sordular, gidebilecekleri her yere baktılar fakat ikisi de ortalıkta yoktu. Kayboldukları gerçeği ile yüzleşen iki aile polise giderek ihbarda bulundu. Tüm ihtimalleri düşünerek başlarına bir şey gelmiş olacağı konusunda mutabık kalan aileler, 2 gün geçmesine rağmen halen kızlarına ulaşma ümidiyle bekliyordu. Bir görgü tanığının ifadesine göre Mary ve Betty, genç ve siyahi bir çocukla sohbet ederken görülmüştü.
13 yaşında olan o çocuğa ulaşıldı. Adı George Stinney'di. Bulunur bulunmaz hiçbir açıklama yapılmadan kelepçelenerek emniyete götürüldü. Sorguya alınan George, yaklaşık 2 saat boyunca odada tutuldu. Odadan çıktığında ise tüm olayı itiraf ettiği söylendi. 2 genç kızı onun öldürdüğüne karar verilmişti. Peki George ifadesinde ne söylemişti? Polislerin dediğine göre George 2 küçük kızı tek başına öldürmüş, daha sonra bir hendeğe götürüp bırakmıştı.
George'un Aime adında bir kız kardeşi vardı. Mary ve Betty o gün Aime'nin yanına gelerek sohbet etmiş, birlikte çiçek toplamışlardı. O sırada George da oradaydı. Yani kızları sadece o kısacık zamanda görmüştü. Cinayetten sorumlu tutulmasının tek delili buydu. Genç George, tutuklanıp emniyete getirildiğinde mahkemeye kadar hapiste ağır işkencelere maruz kalarak ailesiyle görüştürülmeden aç ve susuz bırakıldı. Çok zor günler geçiren George, çeşitli itiraflara da maruz kalıyordu.
Daha önce kimse negatif bir iddiada bulunmazken bir anda George'un siyasi öğretmeni, onun çok sinirli olduğunu kısa süre önce de bir arkadaşını bıçaklayarak yaraladığını iddia etmişti. Bu olayın tüm muhite yayılması üzerine George'un ailesi, evlerinden çıkması ve orayı terk etmesi için zorbalığa uğradı ve evlerinden kovuldu. Babası ise işten kovuldu. Polislerin de sürekli tehdit etti Stinney ailesinin tutunacakları tek bir dal bile kalmamıştı.
George 81 gün sonra mahkemeye çıktı. Avukat tutulmasına izin verilmedi. Kendini savunmasına müsaade edilmeden yargılandı ve zorla bir itiraf dilekçesi yazdırıldı. Mahkeme heyeti tamamıyla beyaz insanlardan oluşuyordu. Siyahi bir hukukçunun davaya dahil edilmesine müsaade edilmedi.
Dava avukat ve hakimlerin istediği şekilde ilerliyordu, hiçbir şey normal seyrinde değildi. Her şey George'un aleyhineydi. Mahkeme 1 gün sürdü ve ardından duruşma üyelerinin 10 dakikalık bir görüşmesinin ardından George'un idamına karar verildi. Üstelik 2 gün gibi kısa bir süre sonra idam edilecekti. Küçük çocuğun kalbine bir ok gibi saplanan idam kararı sonrası, bazı kaynaklara göre ailesiyle kısa bir süre de olsa görüşmesine müsaade edildiği söylenirken bazı kaynaklarda böyle bir detaya hiç yer verilmemiştir.
Daha 1,5 boyunda ve 40 kilo olan küçük George, 16 Haziran 1944 tarihinde sabah 07:30'da küçük bedeniyle içerisine kaybolduğu elektrik sandalyesinde idam edildi.
Bu olay seneler sonra gündem olmuş, Ray Chandler adlı bir avukat tarafından tekrar araştırılmaya başlamıştı. 25 Ekim 2013 tarihinde George'un ailesi, çocuklarının suçsuzluğunu ispat etmek için yeni kanıtlarla dava açtı. O dönemde hiç de adil olmayan şartlarda yargılanan George'un suçsuzluğu ispat edildi.
Yıllardır haksız yere idam cezası ile yargılanıp öldürülen George'un davası konuşuldu. Hikayesi filmlere ve kitaplara konu oldu. Adı suçsuz olarak temizlenip itibarı kazanılsa da minik George'un geri gelmeyecek olması, herkesin içerisinde bir yara olarak kaldı.