Tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs salgınının getirdiği pandemi sürecinde ilk yılı geride bıraktık. Birçok alışkanlığımızı değiştirmek zorunda kaldığımız bu süreç hem fiziksel hem de psikolojik anlamda insanları yıpratırken virüs bittiğinde eski normallerimize dönüş noktasında da en az pandemi sürecine alışmakta çektiğimiz sıkıntılar kadar zorlanacağız.
Pandemi süreci herkesin psikolojisini etkiledi! İşte ofise ve sosyal hayata geçme sürecinde dikkat edilmesi gerekenler
Tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs salgınında birçok alışkanlığımız değişti. Evden çalışma, mecbur kalmadıkça dışarı çıkmama, sosyallikten uzaklaşma, hareketsizlik gibi etkilerle hayatımıza giren koronavirüs bittiğinde bizi neler bekliyor? İşte sosyal yaşama geçiş sürecinde yapmamız gerekenler...
Evden eğitim ve çalışma, sosyallikten uzaklaşma, arkadaşlarla görüşmeleri kesme, hareket kabiliyetinin kısıtlanması gibi etkileri kalıcı hale getiren pandemiden sonraki süreçte bizi neler bekliyor? İşte virüs bitince dikkat etmemiz gereken noktalar...
2019 yılının Kasım ayında Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan Kovid-19'un etkileri yalnızca ekonomik ve sosyal yaşantıları değil psikolojileri de olumsuz etkiledi.
Bir yıldır mücadele içinde olduğumuz ve herkesin, her an bitecek gözüyle baktığı salgını ne aşının bulunması ne de tam kapanmalar sona erdiremedi.
Koronavirüs salgınında tehlikenin devam etmesi, insanların iyi niyetle kendi kendilerine koyduğu kısıtlama kararlarında kaygının artmasına sebep oluyor.
Aşırı önlemler olumsuz düşüncelerin pekişmesini beraberinde getirirken tehlikenin, aslında olduğu boyuttan çok daha büyük görünmesine sebep olarak kişinin psikolojisini, diğer insanlarla ilişkilerini ve sorumluluklarını da etkiliyor.
Kaygıların kontrol edilememesi durumunda ise desteğe ihtiyaç duyuluyor. Bu duygu karmaşasının önüne geçmek için farkındalık yaratılması gerektiğine dikkat çeken Uzman Psikolog Cansu İvecen, "Kaygımızı artıran durumlar neler? Bunları fark edip ona göre tavır almamız lazım.
Aslında önemli olanın kendimizi korumamız gerektiğini fark etmemiz. Bu noktada kaygıyı azaltmaktan ziyade kendimizi korumaya odaklanmamız daha doğru olacak. Buna odaklanmalıyız.
Burada sosyal destek çok önemli. Kendi yakın çevremizden koptuk. Bu durum depresif belirtiler göstermemize neden oldu." ifadeleriyle vatandaşları uyardı.
Eskiden yaptığımız ancak şu an virüs nedeniyle uzak kalmamız gereken alışkanlıklarımızı tekrar, yavaş yavaş hayatımıza sokmamız gerektiğine değinen İvecen, fiziksel etkinlerin de önemine atıfta bulundu.
İnsanların genellikle en kötü senaryoyu düşünüp buna inandıklarını ve hayatlarını da bu yönde şekillendirdiklerini ifade eden İvecen, "Bu düşüncelerin o duyguları tetiklediğini anlamamız lazım.
Özetle şöyle ifade edebilirim; kaygının optimal düzeyde olması lazım.
Çünkü kaygının belli bir seviyeyi aşması durumunda hayatımız olumsuz şekilde etkileniyor.
En önemli konu kaygımızı kontrol altına almamız… Bunu kontrol altına alınca zaten sosyal ilişkilerimiz ve fiziksel etkinliklerimiz olması gerektiği düzeyde kalıyor.
Hem koronavirüsten korunmuş hem de normal hayatımızı sürdürebiliyoruz.
Dolayısıyla pandemi sonrası hayatımıza en az hasarla başlayabiliriz.
Eğer bunu başaramıyorsak uzman desteği almamız çok kıymetli." ifadelerini kullandı.