Kadınlarımız Her Gün Değerlidir

Abdullah Yadigar

İnsana yaratıcının bir eseri olarak bakarız. Derviş Yunus’un deyimiyle; yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü. İnancımızda insan, Eşref-i mahlûkât yani yaratılmışların en şereflisidir.

İnsan kendi kültüründen, özünden, inancından ve köklerinden uzaklaştığı, vahşi eylemlerde bulunduğu zaman ise esfel-i safilîn derekesine düşer.

Esfel-i safilîn, bir kişinin düşebileceği en aşağılık mertebedir. Yani İslami literatürde; insani mertebelerin en zelil, hayvandan daha aşağıda bir mertebede olma durumudur.

Şiddet’ in her türlüsünü kınıyoruz. Kadın olsun, erkek olsun insana insanca muamele edilmesi gerekir.

Bizim inancımızda, kadınlarımızın, anne ve bacılarımızın bir güne sığdırılmayacak kadar kapsamlı, bir değil her gün için değeri ve yeri vardır.

Senede bir defa hatırlanınca da bu anma günleri, toplumda gerçek karşılığını bulamıyor. Rutin mesajlar, hamasi nutuklardan ileri gidemiyor.

Şayet bu günlerin toplum üzerinde olumlu etkileri olsaydı, pek çok insanımız anne ve babasını huzur evinde yalnızlığa terk etmezdi. Kadınlara yapılan darp ve işkenceler son bulurdu.

Bizim inancımızda ve kültürümüzde, Anne-Babanın, Öğretmen-öğrencinin, Karı-Kocanın karşılıklı olarak, bir ömür boyu sürecek saygı ve sevgi anlayışı vardır.

Toplumda yer alan her bir kadın; bizim annemiz, bacımız, ninemiz, teyzemiz, halamız, yengemiz, kızımız, eşimiz veya mesai arkadaşımızdır.

Yine bu toplumda yer alan her erkek; bizim babamız, kardeşimiz, dedemiz, amcamız, dayımız, kayınımız, oğlumuz, eşimiz gibi bunlardan biri veya mesai arkadaşımızdır.

Aslında toplumumuzda görülen sancılar, kültürel dokumuzda meydana gelen aşınmalardan kaynaklanmaktadır. Bizi biz yapan ahlaki ve manevi değerlerimize sahip çıkmalıyız.

Cennet annelerin ayakları altındadır. Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum. Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridir. Müslüman, elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu kimsedir. Öğretilerini özümsememiz lazım.

Henüz daha 28 Şubat mağduru kadınlarımızın gözyaşları kurumadı. Kimi memuriyet görevinden ihraç edildi. Kimi okulundan atıldı. Kimi basın-yayın organları aracılığıyla mahalle baskısına tabi tutuldu.

28 Şubat süreci bin yıl sürmedi ama, bu sürecin mağdurlarının acıları Onlarca yıl daha süreceğe benziyor. Mağduriyetleri telafi edilmedi. İade-i itibarları verilmedi.

Başörtüsü taktığı gerekçesiyle o dönemin ceberut anlayışıyla görevlerinden, okullarından insani normlara uymayan yöntemlerle atılarak cezalandırıldılar.

Ak-Parti iktidara geldikten sonra ancak 2006 yılında toplumda Sicil Affı diye bilinen ‘’sadece affedildiniz geriye dönük hiç bir hak talep edemezsiniz, diyen 5525 sayılı kanunla’’  affedildiler(!) Altı yıl sonra görevlerine döndürüldüler. Ancak, tazminatları dahil bir çok özlük haklarını alamadılar.

Şimdi bu mağdurlar; ‘’5525 sayılı kanunun revize edilip, başörtü taktıkları için kendi iradeleri dışında görevden ihraç edilerek 2000-2006 yılları arasındaki kayıplarını, özlük haklarını’’ istiyorlar.

Her ne hikmettir ki; bu ülkede 28 Şubat sürecinde başörtülü bayanlar görülmedik bir şekilde şiddete maruz kalırken, bunca kadın dernekleri ve insan hakları kuruluşlarından bir ses gelmedi. Bu günde yine bu mağdurların haklarının iadesi konusunda sükût üzeredirler.

Dileriz bizim toplumumuzda kadın olsun erkek olsun herkes, insan olmanın onurunu yaşasınlar. Kimseye cinsiyetinden, inancından dolayı ayırım ve kınama yapılmasın. Gereken hukuki düzenlemeler yapılarak hakları zayi olanların hakları da iade edilsin.

     Abdullah YADİGAR-08/03/2022

İlk yorum yazan siz olun