BÜYÜYEMEYECEK BAYRAM ÖYKÜSÜ

Gülşen Eser

Kimi şiirlerin ilk dizeleri zamansızdır . Tıpkı İlhan BERK`in “Aşklar İçinde Bir Kentin Herhangi Bir Kentin” şiirinde olduğu gibi … Şöyle seslenir İlhan Berk bize 1980`li yılların takviminden :

“Benim yüzüm bir bayram telaşıdır .”

Kimine göre tatlı bir koşturma ; kimine göre burun sızısı bir özlem ; kimine göre geceleri sabah ettirmeyen bir kavuşma … “Bayram” sözcüğü harf harf dizilip kelimeye dönüşürken ; çoğumuz düşünemeyiz aslında kalplerdeki ruhsal yansımalarını .

“Bayram” dediğimde benim de ilk aklıma gelen takvim dilimi , elbette ki, çocukluğum . Günler öncesinden özenle seçilip alınan bayramlıklarım , küçücük ayaklarıma zar zor bulabildiğimiz o kırmızı pabuçlarım , arife günü açılan ev baklavaları , büyüklerle yapılan kabristan ziyaretleri , bitmeyen bayram temizlikleri … Sahi ; “bayram” dendiğinde senin aklına ilk hangi çocukluk hatıran geliyor ? Örneğin ; sabahları erkenden erkeklerin bayram namazına gittiği , dönüşte sıcacık ekmek kokusu ile eve döndükleri , tatlı şenlikli bayram sabahları mı ? Canım annem her bayram sabahı bizi TRT `de çalan Barış MANÇO ` nun o güzel şarkısı ile uyandırırdı mesela … “Bugün bayram erken kalkın çocuklar ; giyelim en güzel giysileri …” Hafızamda en keyifli yerlere sakladığım melodidir hala bile kulağımda çalan … Kapı kapı dolaşıp şeker , çikolata toplamanın heyecanı başkadır mesela . En lezzetli çikolata hangi teyzenin evindedir; en çok bayram harçlığını hangi komşu amca verir ; bilirdik. Çünkü bugünün moda deyişi ile “ mahallecilik” demek , her sokak başında çocukların toplanıp “bayram ihtiyaç haritası” çıkardıkları “birliktelik” demekti . Kimin cebinde daha çok harçlık ;poşetinde daha fazla çikolata biriktiyse “mahallecilik” yasasına göre en gözde bayram çocuğu o olurdu .

Gel gelelim … Madalyonun her zaman öteki yüzü, beriki yüzü belki de hiç kimsenin görmediği gizli bir yüzü de vardı . Çünkü ; “ Çocukluk her zaman da şenlikli bir yer değildir.” Benim her bayram sabahı kulağımda çalan “ Bugün Bayram” şarkısının ezgileri ; minik bir kalbi darmaduman edebilir. Avuçlara sıkıştırılan harçlıklar bazı “kırgın” çocukları ziyadesiyle eksik hissettirebilir. Öyle ki … Şerbetinden boğaz yakan o çıtır baklava dilimi kimine zehir zemberek gelebilir. El ele tutuşup halka oyunu oynayan mahalle çocuklarına , köşe başından gizlice iç çekerek bakan bir “yalnız” arkadaş olabilir. Senin annene sarılma sevincin ; kemoterapi gören bir annenin çocuğuna duyduğu bayram hasretiyle aynı paydada bütünleşmeyebilir. Geleceğin büyüyecek yetişkinlerinin , erişkin olamayacak bazı öyküleri vardır işte böyle . Bayram namazına “babasız” giden bir erkek çocuğunun öyküsü , saçını kendisi örmek zorunda kalan “annesiz” bir kız çocuğunun hikayesi sana çok uzak gelse de … İşte … “ Çocukluk her zaman da şenlikli bir yer değildir .”

Yüreğin aynı dilde konuşması , kalemin benzer mürekkeple yazması, kimi küçük yaraların muadil çareler ile sarılması ne kıymetli … Hele ki arifelerde ; hele ki uyanılan bayram sabahlarında … Yaşayamayanı görmek , eksik olanı tamamlayabilmek, olmayanı birlikte oldurabilmek …

“Benim yüzüm bir bayram telaşıdır” diyor ya İlhan BERK …

Siz gelin yine de günlük telaşlar silsilesinde “kutlamalarınızı , sevinçlerinizi” yeni dünyanın “gösteriş” vitrininden uzakta yaşayın. Dileğim … Sevgili Barış`ın “Bugün Bayram” ezgisinin tüm eksik kalpleri sevindirmesi… “Nerede o eski bayramlar …” demek değil aslolan . Aslolan gelecek bayramları berrakça inşa etmek… Empatiden çalmadan …

El öpenleriniz çok , kalbinizi anlayanlarınız bol olsun .

Gülşen ESER

İlk yorum yazan siz olun