Allah'ı Zikredelim ki Huzuru Bulalım

Seyfullah Çelebi

 “Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”1

İnsan olarak bizleri derinden etkileyen en acı duygulardan biri yalnızlıktır. Yalnızlık biyolojik olarak tek başına kalmışlık değildir. Çoğu zaman kalabalıklar arasında da kendimizi yalnız hissettiğimiz anlar olmuştur. Bunun dışında rızık telaşı gibi ruhsal bunalıma girmemize yol açan veya bizi huzursuz eden başka sebepler de vardır. Kaynağı ne olursa olsun maddî sıkıntılar, kalbinde manevî bir boşluk olanlar için telafisi mümkün olmayan felaketlere yol açar. Bu sıkıntılara göğüs gerebilmenin tek bir yolu vardır. O da kalbimizi manen doyuma ulaştırmaktır. Ele aldığımız âyet, bu doyuma nasıl ulaşabileceğimizi öğretiyor bizlere: Allah’ı zikrederek.

“Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” 2

Zikir, kısaca Allah’ı anmak, hatırlamaktır. Ancak Allah’ı sadece darda kaldığımız zaman hatırlamamız doğru değildir. Maddî ve manevî hiçbir tasamızın olmadığı durumlarda da Rabbimizin nimetlerini anarak (zikrederek) O’na karşı şükran vazifemizi yerine getiririz. Şimdi bu noktada cevaplamamız gereken soru şudur: Nasıl zikredeceğiz? Zikrin, Allah’ı hatırlamanın yolu nedir? Zikir faaliyetimizi hem bedenle hem de dille yaparız. Bu bakımdan her gün beş vakit kıldığımız namaz da bir zikirdir.

“ Beni anmak için namaz kıl” 3 buyuran Allah, namazın temel gayesinin “zikir” yani Allah’ı hatırlamak olduğunu açıkça bildirmiştir. İnsanlığa Allah’ın varlığını ve gönderdiği hakikatleri hatırlattığı için “Zikir” adını da alan Kutsal Kitabımızı (4) her okuduğumuzda da bu vazifeyi yerine getirmiş oluruz. Bunun dışında istediğimiz zaman, sabah akşam(5) ayakta iken, otururken, yan yatarken(6)Allah’ı anabiliriz. Kur’an’da yüce Allah müminlerin vasıflarından bahsederken;

“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. "Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru" derler” (7) buyurarak Allah’ı her hâlimizde zikredebileceğimizi haber vermektedir.

Beden ile zikir, bütün organların Allah’ın emirlerine uyması ve yasaklarından kaçınması ile olur. Kalp ile zikre gelince dilimiz ve bedenimizle yapılan söz, fiil ve davranışlarımızda canı gönülden O’na teslim olmaktır.(11)
İşte bu nedenle dünya ve ahiret dengesini göz önünde bulunduralım, mal ve evlat konusunda Allah’ı zikirden alıkoyacak şeyler konusunda duyarlı olalım. Zira O’na ibadet ve hakkıyla kulluk yapmamız bağlamında Peygamber Efendimizin de pek çok tavsiyeleri vardır.

 Son olarak şu hususa da değinmekte yarar var: Yüce Rabbimizi hakkıyla anmamız için, her şeyden önce O’nu anmaktan alıkoyan engelleri ortadan kaldırmalıyız. Allah, evlatlarımızın ve mallarımızın O’nu anmaktan alıkoymaması konusunda biz inananları uyarmaktadır. (18) Aynı şekilde içki ve kumar gibi toplumsal zararları sayılamayacak kadar çok olan alışkanlıkların da esasen inananları Allah’ı anmaktan alıkoyduğuna da işaret etmektedir. (19) Şu halde can ve rızık endişesinin, Allah’ı zikretmemize engel olacak boyutlara ulaşmasına izin vermemeli, bunun yanında bizlere Rahmân’ın nimetlerini unutturan her türlü kötü alışkanlıklardan ve ortamlardan da uzak durmalıyız.

RABBİM HER DAİM ONU ANAN KULLARINDAN EYLESİN.

1 Ra’d, 13/28  2 Münafikun, 63/9  3 Tâhâ, 20/14   4 Enbiya, 21/50; Hicr 15/9; Tekvîr, 81/27    5 İnsan, 76/25   6 Âl-i İmran, 3/191    7 Âl-i İmran, 3/191    11 Dini Kavramlar Sözlüğü, s.715     18 Münafikun, 63/9    19 Mâide, 5/91

İlk yorum yazan siz olun